cehennemden mektup


Beyaz taşların gölgelerinin siyah olamayacağını düşünecek kadar saftık oysa. Camın önündeki baykuş üç kez ötmese anlamayacaktık bunu üstelik. Sayı tamamdı ve tanrının bize tanıdığı haklar bitmişti. Kar tanelerinin sayısını aklımızda tutacak kadar iyi değildi hafızamız, hoş kar tanelerini saymaya yetecek kadar rakamımız da yoktu zaten. Her şey belli bir sayıdan sonra çok oluyordu belli bir sayıdan önce ise yok. Hiçlik sahip olduğumuz tek şeydi. Nihilizmden haberimiz bile yoktu halbuki; Nietzsche ya yıllar önce ölmüştü ya da henüz doğmamıştı. Bunu tüm gece düşünmüş ama hatırlayamamıştık.

Deli ne demek diye sormuştun bana. ‘’İşte şu masa’’ demiştim. ‘’Yıllardır koyduğum yerde hiç kımıldamadan duran masa, o deli’’ dedim. Sonra ikimiz de dalıp gittik, acaba hiç kımıldamasak biz de delirir miydik?

Saat çok olmuştu. Dedim ya bir yerden sonra her şey çok oluyordu. Ben sevdiğimiz bir film üzerine konuşmak istemiştim –şimdi fark ettim adını hatırlamama yetecek kadar çok sevmiyormuşum- Sense portakal suyu üzerine konuşmak istiyordun. Sonra bir an vazgeçtin. ‘’Acaba nasıl bir ölüm beni havalı yapar?’’ demiştin. O gece tüm havalı ölüm yollarını düşünmüş ama en sonunda çürümenin gerçekleşeceği hiçbir şeyin havalı olamayacağına karar vermiştik.

Belki Amsterdam’da ölmek olabilirdi, kendini en favori harfin olmasa da sadece çarmıha benzediği için ‘’t’’ harfine gererek bir modern zaman filozofu gibi öldürmek havalı olabilirdi.

Yine de ben olsam ‘’s’’ harfini seçerdim.


fotoğrafın sahibi sayın tunalızade gürkan efendiye saygılarımla. www.kalemsuare.com




12 yorum:

  1. sebep? neden s? açıkla bunları artemis hanım!!!
    kimliğimi deşifre ettiğin için de ayrıcanaktan teşekkürler :D

    YanıtlaSil
  2. maksat farklı olmak. :) ayrıca yüzün belli olmuo o sebeple deşifre olmuş sayılmazsın tunalızade bey

    YanıtlaSil
  3. ooğ yeah o zaman :D

    YanıtlaSil