sesi kıstım ve geri döndüm




Karanlık bir varoluş bizimkisi, kendimizden çok gölgemiz varmış gibi. Saatler önce bir koltuğun iki ucunu tutarken bedenlerimiz, yağdırdığımız sessiz lanetleri duymamak için gidip en sevmediğim şarkıyı bir kez daha çalmıştın. Alfabesine çok yabancı olduğumuz bir dilde beni seviş biçimindi bu. Ve ben şarkıyı dikkatle dinledim.

Birazdan sen bağırmaya ben ağlamaya başlayacaktık. Aramızda sessiz bir anlaşmaydı bu. Birbirimize aşık olduğumuz halimiz, olduklarımızdan çok olabildiklerimizi sevmek belki. Ben senin kadar sessiz bir adamın kızgınlığını, sen benim kadar hırçın bir kadının hıçkırıklarını garipsemeden. Belki de birbirimizi şaşırtabilme lüksü, görünenden farklı olabildiğimizi fark edip korkuyla sarılmak belki ya da sınırları lanetlemek, benim hırçınlığımla senin kırılganlığının iç içe geçmesi, birbirine doğmak, paradokslarımıza dolanmak, içimizdeki melek ve şeytana aynı anda tapabilmek. Görünen yüzümüzün maske olmadığını bilmek biraz da, yüzümüze doğru kaymış birer ağırlık merkezi olduğunu bilmek.

Sonrasında gelen bir sevişme isteği, meleklerle şeytanların bedenlerimizin içinde ve dışında bir araya gelmesi, tanrının bir damla gözyaşı döktüğü o an. Tanrıyı sevdiğimiz o tek zaman dilimi bile onun farklı yüzünü gördüğümüz andır.

Saatler önce bir koltuğun iki ucunu tutarken bedenlerimiz,  birazcık  yağmur sesi duyabilmek için ruhumuzu satabilirdik. İçimdeki şeytanların en romantik olduğu anda okuduğum kitaplar gelirdi aklıma, yağmur kokusuna- toprak kokusuna dair. Romantik bir bakterinin işiymiş, adı aklımda; ama söylemek yersiz bir ayrıntı sadece. Sana anlattığım o ilk seferde saatlerce gülmüştün, bense toprak kokusuna sebep olan ben olmak istemiş ve ağlamıştım. Delilik bana öylesine yakışırdı ki bana o gece bir kez daha aşık oluşun bundandı.

Başucumda boş bir kutuyla beni bulduğun gece intiharımın zayıflık değil bir güç gösterisi olduğunu sen biliyordun. Tüm bu insanların neden acıyı dindirecek gücü kendilerinde bulamadıklarını hiçbir zaman anlamamıştım. Saatler önce bir koltuğun iki ucunu tutarken bedenlerimiz en sevmediğim şarkıyı bir kez daha çalmıştın. Çünkü bu benim en sevdiğim kabusumdu ve ne zaman bu şarkıyı dinlesem bir daha cesaret edemedim ölmeye. İşte bu yüzden sesiz lanetler yağdırırken biz en sevmediğim şarkıyı bir kez daha çaldın ve ben dikkatle dinledim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder